EĞİTİM-BİR-SEN’DE “ÖZ’E DÖNÜŞ PLATFORMU”NDAN MANİFESTO
Allah (c.c.) Hud süresi 112’de “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür” demektedir. Her kim ki hak ve adalet ölçülerini aşmışsa şüphesiz Rabbimize karşı gelmiştir. Hakkımıza el uzatmıştır. Bu manifesto dosdoğru olabilme adına bir tebliğdir.
Tarihsel olarak geriye baktığımızda sendikal mücadeleler neticesinde, çalışanlar için önemli düzeyde sayısız kazanım elde edildi. Bunları küçümsemiyor, aksine çok değerli buluyoruz. Ancak sendikamız içinde yaşanan süreçler göstermektedir ki güç zehirlemesi ile birlikte, makamın şehvetine ulaşma adına, tüm değerler ayaklar altına alınmaya başlanmış, beklentiler tüketilmiş, hayaller ve idealler hüsrana uğratılmıştır. Bazı kişiler ve onların destekçileri sendikal mücadelelerini hak ve adalet temelinde yapmak yerine pozisyonlarının muhafazasını önemser hale gelmişlerdir. Bu da sendikal hareketin varoluş nedenini ortadan kaldırmıştır. Bu durum bizleri zorunlu olarak bu manifestoyu yayınlamaya itmiştir. Çağrımız; insanı yaratılış, sendikayı da var oluş gayesine, kısaca “ÖZ”e dönmeye davettir.
Toprak kuşatınca ten kafesini
Yeni bir günedir bizim göçümüz
Kalkarız rüyadan uyanır gibi…
Rahmetli Mehmet Akif İnan’ın bu dizelerine kulak kesilip, “Kum! Fe Enzir” İlahi uyarısı ile yeniden “KALK VE UYAR” emrine icab edip, vazifemizi ifa etmek istedik.
Bu çağrımız kendi köklerinden bir kopuş değil, yeniden filizlenmedir. Tazelenmeye çağrıdır. Bu çağrımız bir ayrılık değildir. Kavgaya tutuşmaya da çağrı değildir. Tıpkı Mehmet Akif İnan’ın dediği gibi bir rüyadan uyanır gibi yeni güne başlama isteğidir. Bu yeni günde haksızlığa, adaletsizliğe yer yoktur. Bu yeni günde maddi ve manevi değerlerimize sonuna kadar sahip çıkma vardır. Bu yeni günde zalimlerin önünde diz çökülmeyecek, boyun eğilmeyecektir. Bu yeni günde “KUM” emri ile kıyama durulacaktır. Bu yeni günde kimse ötekileştirilmeyecektir. Bu yeni günde şerefli ve onurlu olmak makbul olacak, dürüstlükten taviz verilmeyecektir. Bu yeni günde hakikatin gür sesi kulakları sağır edercesine tüm toplumsal kesimlerde yankı bulacaktır. Bu yeni günde sendikal faaliyetler, kazanç kapısı olarak görülmeyecek, kul hakkının o ağır yükünü omuzlarında hissederek Allah rızası için yapılacaktır. Bu yeni günde siyasetin ya da başka otoritelerin payandası olunmayacaktır. Özgün, bağımsız, haklı mücadelesinden ve üyesinden gücünü alan, yönlendirilen değil, yön veren sendika olacaktır. Bu yeni günde hakikatin gür sesi olunacaktır. Bu yeni günde doğrular söylenecek, dosdoğrularla yol yürünecektir. Bu yeni günde hem Nuri Pakdil’in tavır ve duruş adamlığında, hem de Sezai Karakoç’un mütevaziliğinde sırtını yaslayabileceğin dostluklar olacaktır. Kuyunun dibi görünse de Hakikatin Yusufları olacağız. Yanlışlara karşı seslerimizi birleştirip gür seda olurken; sözlerimizin, kelimelerimizin ve cümlelerimizin derinliğini, sesimizin gölgelemesine müsaade etmeyeceğiz. Sorunlara karşı sağır dilsiz kesilmeyip, sırtımızı değil, yüzümüzü döneceğiz. Haklarımızı sonuna kadar savunurken sorumluluklarımızı asla unutmayacağız. Hakikatin dillendirilmesinde sayıca azlığın ehemmiyetsiz olduğuna inanarak, sayıca daha güçlü olan zulmün yıkılmaz sanılan kalelerini yıkacağız. Sadece bir devrin değil, tüm devirlerin vicdanı olacağız. Zor diye kaçıp ideallerini geçmişte bırakma yerine, zor olsa da ilkeli kalıp sonsuzluğun mücadelesini vereceğiz. Sıradanlaşan, formal yarışlar içerisinde boğulmayıp, koşu bittikten sonra da koşmaya devam edeceğiz. Yolda yürüdüğümüz için, asfaltı eleştirme hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz. İşimizin hilelerini değil, inceliklerini bilip, hilebazlık ve pusu kurma yerine mertçe çarpışmayı benimseyeceğiz. Zamanın değiştirdiği ya da zamana ayak uyduran yerine, zamanı değiştiren, zamana sahip olanlar olacağız. Varlığımızı popülizmde değil, kadim değerlerimizde arayacağız. Algı ile aldatma yerine, gerçek ile yüzleşmeyi tercih edeceğiz. Nihayetinde; dış görünüşe, kabuğa, kavuğa, makama, kürsüye değil, kaliteye, çekirdeğe, ÖZ’e sahip olmaya çalışacağız. Bu rüyamız bizim. Bu uğurda bu yeni güne ulaşmak için kıyama kalkıyor, çağrıda bulunuyoruz.
Ey bu rüyayı bizimle paylaşanlar! Ey bu uğurda yeni güne uyanmak isteyenler! Değerli kardeşim, yeni günün rüyasını kuran sen! Eğer bu ilkeleri unutursan yeniden en başa döneceğiz. Hem de iki kez yenilmiş olarak. İlk yenilgimiz bu rüyanın gerçekleşmesinin engellenmesi ikincisi ise şu an içinde bulunduğumuz yozlaşmanın verdiği yenilgi. Ama bu manifesto yeniden dirilişe, Türkiye Yüzyılını inşaya ve gelecek nesillerimizi değerlerimiz ve rüyalarımızla zenginleştirmeye bir çağrıdır.
Çağrımızda; temsil ettiklerinin arkasında duran ve onların haklarını savunan, üyenin derdiyle dertlenen; herkesin sustuğu yerde biz varız diyebilen; milli, manevi, ahlaki değerleri taşıyan/ savunan; hakka, hukuka riayet eden, seviyeli, ilkeli bir duruşu olan; otoriteye karşı durabilen, direnen; rant kapısı haline gelmeyen, şaibelerle anılmayan, toplum tarafından inanılan, saygı duyulan, kabul gören, tüm camiayı kucaklayan, kutuplaştırmayan, ötekileştirmeyen, şeffaf ve dürüst bir yönetimle temsil edilen; eylemselliğin ve eylemin içinde olan; siyasetten güç alan değil, siyasete yön veren; her türlü vesayete karşı olan; delege ve doğal delege saçmalıklarının olmadığı, doğrudan seçimi uygulayabilen; sendikanın maddi kazanç kapısı olarak görülmediği şeffaf bir mali yönetim anlayışına sahip, iç denetimi güçlü olan; belli çıkar gruplarının güdümünde olmayan, neye mal olursa olsun yöneticileri doğruyu haykırmaktan çekinmeyen, edilgen, sözün siyasetini hadım eden ve sendikal olmayan dilin terk edilerek; sözün iktidarını hakim kılacak bir dili kullanan, güven veren, adaleti temsil ettiğinden emin olunan bir sendika vaadi vardır. Böyle bir sendikacılık anlayışının yeniden canlandırılacağını umduğumuz için yeni bir misyonla, “ÖZ”e Dönüş Platformu olarak yola çıkıyoruz.
Yeise düşmeyeceğiz. Ümit Kaynağı olacağız. Bunun için Mehmet Akif Ersoy’ un şu dizeleri her daim aklımızda olacak.
Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak
Alçak bir ölüm varsa eminim budur ancak.
Gamı-tasayı bırak, iraden canlı ise!
Ümit kaynağı ol, olabilirsen herkese!
Bu dizelerden yola çıkarak kendimizi her daim sendikal mücadeleye adamak asıl çabamız olacaktır. Aynı zamanda gelecek vizyonumuzun temelini oluşturan Mehmet Akif İnan’ın ilk kongredeki şu çağrısını da daima düstur edineceğiz:
“Hangi düşüncede, hangi fikir kampı içerisinde olursa olsun onun bir insan olarak kabul edilmesi lazım ve inancından dolayı horlanmaması, kınanmaması, ayrı muamelelere tabi tutulmaması lazımdı. İsterse benim inancımın tam zıddı olsun. Ben ona hakkı hayat tanınmasının da kavgacısıyım.”
Bu kapsamda Mehmet Akif İnan’ın özgürlükçü anlayışını sahipleniyoruz. Sendikal alandaki rakiplerini tahakküm altına alarak boğmaya, tekelleşmeye yönelik doğrudan ya da dolaylı her türlü girişimi vesayetçi sendikacılık olarak görüyor ve reddediyoruz.
Hüsranın ötesinde felakete doğru evrilen sendikal yapıya karşı; Bizler Hakk’ı ve Sabrı tavsiye edenler olacağız. Bunu yaparken kardeşlik hukukunun kurallarını işleteceğiz. Bize karşı sözü olanlardan da aynı hukuk çerçevesinde hassasiyet bekleyeceğiz. İnsan onurunu, Müslüman kimliğini, çalışanın Hakk’ını, eğitimcilerin toplumsal kariyerini korumada lokomotif güç olmak için Bismillah diyoruz. Sizleri de arkamızda ya da önümüzde değil yanımızda görmek istiyoruz. Öze dönüşün ve yeniden dirilişin vakti gelmiştir.
ÖZ’E DÖNÜŞ PLATFORMU
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.