BU FEVERAN KİMİN İÇİN?
Gönüllük esasına göre bireylerin üye oldukları sivil toplum örgütlerine ödemesi gereken aidatları, asıl olan üyenin kendisi vermesidir. Ali Yalçın 08.03.2024 tarihinde X hesabında yaptığı açıklamada; “Memurların aylık 345 TL, yıllık 4 bin 150’şer TL hak kaybına uğramasına neden olunmuştur.” paylaşımında bulundu.
Ali Yalçın’ın bu feveranı, memurun cebinden aylık 345 TL azalması mı? Yoksa sendikanın kuruluş değerlerine aykırı uygulamalarına artık yeter diyen üyenin direnci, sendikal saltanatlıklarının konforlarında azalma olur endişesi mi var? Ali Yalçın ve kendisine eşlik eden 3-5 kişilik saz arkadaşları hep kendi çıkar ve menfaatlerinin peşinde koştular. Üyenin derdiyle dertlenmek ve üye ile hemhal olmak gibi hasletleri görmediğimiz için bu feveran kimin için sormak gereğini duyduk.
Sizler ultra lüks sitelerin 250 m2 konaklarda yaşamlarınızı sürdürürken, temsil ettiğiniz kitle metropollerin arka sokaklarında 70 m2 apartman dairelerinde sıkışmıştır. Üstelik memurların çoğu maaşlarının yarısını bu kutu gibi dairelerin kirasına vermektedir. Geriye kalan meblağ ile kıt kanaat geçinerek ay sonunu zor zar getirmeye çalışıyorlar. Tavan ile taban arasındaki bu denli sosyo-ekonomik makas açıklığı beraberinde duygusal kopuşu da meydana getirmiştir.
Resmi Gazetenin 04.07.2023 tarih ve 32238 sayılı tebliğinde Memur Sen’in 1 milyon 35 bin 278 üyesi bulunmaktadır. Devletimiz her ay üye adına, üyenin sendika aidatını ortalama 210 TL yatırmaktadır. Sendikanın üye aidatlarından ortalama bir yılda 2 milyar 608 milyon 900 bin 560 TL geliri olmaktadır. Bu gelir sendikanın banka kurabilecek kadar yıllık bir bütçeye sahip olduğu anlamına gelmektedir.
Memurun aylığından 345 TL azalacağından dolayı kızılca kıyamet koparan Genel Başkan, acaba üyenin aidatı ile sendikanın kasasına giren devasa paranın harcanmasında ne kadar hassas davranıyor ve nasıl yönetiyor? Genel başkanın kadrolu saz arkadaşının dediği gibi üyenin aidatı üyeye mi dönüyor, yoksa birkaç tane sendika baronunun konforu ve şatafatı için sendikal saltanatlıklarına mı dönüyor? Birlikte analiz etmeye çalışalım.
Bu ülkede başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere herkesin maaşı bilinirken bu sendikacıların maaşı niçin bilinmiyor? Acaba bu bir devlet sırrı mı? Eğer sendikacı maaşları, devlet sırrı değilse üyesine olan sorumluluğun ve saygının gereği olarak maaşlarını üyesine açıklaması gerekmez mi? Bu güne kadar tüm çağrımızı cevapsız bırakmak suretiyle üyesine ne derece değer verdiklerini göstermiş oldular. Hatta tüzüğün 58. maddesine bakın diyerek üyesi ile dalga geçecek kadar hadsizleştiler.
Yönetim anlayışının temel ilkeleri olan hesap verebilirlik ve şeffaflık esasları doğrultusunda; Genel merkezlerin ve şubelerin aylık gelir ve gider bilançoları web sitelerinde, yayımlayarak niçin üyeler bilgilendirilmiyor?
Aylık yakıt giderlerini yayımladıkları zaman, ne kadar fink attıklarını üye öğrendiğinde tepki göstereceğinden endişe duyulduğu için mi yakıt giderlerini yayımlamıyorlar?
Lüks otel ve restoranlarda çeşitli adlar altında kendilerinin ifade ettikleri üzere teşkilat yöneticileri ve lider kadrolarıyla yaptıkları toplantıların faturalarını yayımladıklarında, şatafatlı sofraların hiçbirisinde sade üyeye yer verilmediğini üye öğrendiğinde tepki göstereceğinden endişe duyulduğu için mi konaklama ve yemek faturaları yayımlamıyorlar?
Temsil gideri, huzur hakkı, yolluklar ve diğer ödemeleri yayımlandıklarında ne kadar israfa varan gereksiz harcama yaptıklarını üye öğrendiğinde tepki göstereceğinden endişe duydukları için mi bu gider kalemlerini yayımlamıyorlar?
Sosyal medya üzerinden, “Memur Sen’de üyenin aidatı üyeye hizmet olarak döner.” paylaşımlarınızla mangalda kül bırakmıyorsunuz. Algı üretmenizde elinize kimse su dökemez. Üye artık algılarla yönlendirilemeyecek kadar bilinçlendi. Sendikanın tüm örgütsel gücünü kullanmanıza rağmen sosyal medya paylaşımlarınızı beğeni oranları her şeyi açıklamaya yeter. Algıların değil hakikatlerin ortaya çıkması için cesur kalemlerin yazılarının ve görsel paylaşımlarının beğenilmemesi için üyelerin iradelerine baskı yapacak kadar vesayetçilikte sınır tanımaz oldular.
Rahmetli Kurucu Genel Başkanımız Akif İNAN, bu sendikayı bugünkü rakamlarla yaklaşık 800.000 TL’yi kendi cebinden vererek kurdu. Ankara Seyranbağları’nda rutubetli bodrum katta ve geçim sıkıntısı yaşadığı halde ömrü boyunca bu parayı sendikadan tahsis etmedi. Yani sendikamızın mayası çok sağlam ve kuruluşu anamızın ak sütü gibi tertemiz. Ancak şu anki 3-5 kişiden oluşan ceberut yönetim, bir milyon üyeye sendikadaki fetret dönemini yaşatıyor. Akif Abi, sendika bütçesini beytülmâl olarak görmemiz gerektiğini bizlere öğretti. Bu ruh, bu düşünce ve bu vizyon çok yakın zamanda sendikada tekrar hayat bulacaktır. Her şey aslına rücu edeceği esasından dolayı bugün sendikanın başına musallat olan vesayetçilerin ve rantiyecilerin ara dönemi son bulacaktır.
Yıldırım DEMİRCİ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.