Bu noktada eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin yasal boyutlarını hatırlamakta fayda var.
Eğitim Çalışanlarına Şiddetin Yasal Boyutları
İnsan hakları penceresinden bakıldığında, kişinin psikolojik ya da fiziksel olarak örselenmesine yol açan, bireyin psikolojik ve fiziksel bütünlüğüne zarar verici eylemlerinin affedilir bir yanı olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla eğitim çalışanına karşı şiddet; bireysel ve toplumsal olduğu kadar, hukuki bir konudur. Ancak eğitim çalışanları uğradıkları saldırganlık örüntülü davranışlar karşısında çoğu zaman şikayetçi olmamakta, olaylar çoğunlukla eğitim kurumu içinde kişilerin anlaşması ve özür dilemesi suretiyle insancıl yollarla çözülmeye çalışılmakta, ancak bunun kişilik hak ve özgürlükleri ile meslek onuru rencide edilmiş eğitim çalışanı için ne kadar kabul edilebilir olduğu geri planda kalmaktadır. Bu nedenle öncelikle amaç, bu tür olayların yaşanmasını ciddi biçimde önleyecek stratejilerle hareket etmektir. Eğitim çalışanlarımızı, özellikle öğrenciler ve veliler karşısında, meydana gelen olaylar basına yansıdıkça savunmasız gösteren bir anlayışa sebep olan faktörleri ortadan kaldırmanın ve bu tür şiddet olaylarını önlemenin yolu; eğitim çalışanlarına karşı saldırganlık eylemlerinin yasalarla caydırıcı hale getirilmesidir.
Bu konuda ceza mahkemelerinden gelen dava sonuçları, davaya konu olan olaylar incelendiğinde, eğitim çalışanlarının maruz kaldıkları suçlar şu şekildedir:
- Öğretmene hakaret suçu: Öğretmenlere yönelik veli ya da diğer bireylerden öğretmenin görevi ile ilgili bir konuşma ya da tartışmada yapılan hakaret, şikayete bağlı olmaksızın soruşturulan bir suçtur. Öğretmene yönelik kamu görevi ile ilgili olmayan hakaret durumlarında soruşturma şikayete bağlıdır. Eğitim çalışanlarına yönelik saldırganlık eylemlerinde hakaret suçu ile ilgili davalar görmekteyiz. Bu kapsamda TCK’nin 125. Maddesi dayanak gösterilerek kamu davası açılmaktadır. Davalarda hakaret başlığı altında sanıklar ‘kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçu’ ile yargılanabilmektedir. Bu durumlarda TCK 125/3amaddesi gereğince gereği cezanın alt sınırı bir yıldan az olmamaktadır. Hakaret suçunun herkesin içinde işlenmesi durumunda TCK 125’ in 4. fıkrası dikkate alınmakta ve konu alenen işlenen suçlar kapsamında değerlendirilerek ceza altıda bir oranında arttırılmaktadır.
- Kişilik haklarının ihlali suçu: Kişilik hakları, Anayasa ve Türk Ceza Kanunu’nda güvence altına alınmıştır. Bu kapsamda emsal bir dava sonucuna göre; bir velinin öğretmen hakkında BİMER’e yaptığı şikayetin asılsız olduğunun anlaşılması üzerine, öğretmen tarafından veliye açılan davada sanığın şikayet hakkını hak arama özgürlüğü sınırlarını aşarak kullandığı, bu nedenle de öğretmenin kişilik değerlerine saldırıda bulunulduğu sonucuna varılmıştır.
- Tehdit suçu: Velilerden eğitim çalışanlarına yönelik tehdit suçları, çeşitli biçimlerde davalara konu olmuştur. Bu davaların mahkeme kayıtlarında, sanıklara üzerlerine atılı tehdit suçlarıyla ilgili olarak; TCK’nin 106. maddesinin ilgili fıkraları, 53/1. maddeleri uyarınca cezalandırılma istemiyle kamu davası açıldığı görülmektedir.
- İş yeri dokunulmazlığını ihlal suçu: Veli ya da öğrenci yakınlarının okula izinsiz girerek öğretmene saldırgan davrandığı olaylarda okul ya da sınıf öğrenci yakınları tarafından gidilmesi mutad yerler olduğu için iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçunun oluşmayacağı kararları mevcutsa da 2018 yılında konuyla ilgili olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararı ile bu konuda emsal bir sonuç ortaya çıkmıştır. İlgili kararla, kardeşinin sınıfına izinsiz girerek öğretmeni tehdit eden davalının iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçu ile yargılanması onaylanmıştır.
- Kasten yaralamaya teşebbüs suçu: Kasten yaralama suçları TCK 86. maddeye göre basit yaralama ve TCK 87. maddeye göre ağır yaralama olarak davalara konu olmaktadır. Öğretmene yönelik kasten yaralama suçlarında velilerin hapis cezasına çarptırıldığı emsal kararlar mevcuttur.
Başta da belirttiğimiz gibi bazen mağdur durumunda olan eğitim çalışanları bir başka olayda birbirlerine karşı saldırganlık da gösterebilmektedir. Bu durum, 657’nin 125. Maddesine göre değerlendirilmektedir. Öğretmenler tarafından okul yönetimine karşı işlenen suçların da mahkemeye taşındığını görmekteyiz. Öğretmenlerden amirine yönelik gelen saldırganlık davranışlarının küçük düşürücü fiiller kapsamında değerlendirildiği bir dava örneğinde, okul müdürüne ayakkabı fırlatan ve hakaret eden davalı hakkında bir sene kademe ilerleme cezası verilmiş ve Danıştay cezayı onamıştır. Bu tür konularda davaya konu olan suçlar, 657’ ye göre şu şekildedir:
- Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak
- Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek
- Amirine sözle saygısız davranmak
- Mobbing suçu: Mobbing eğitim çalışanları arasında genellikle hiyerarşi içinde üstlerden astlara gelebilse de öğretmenler, velilerin sistematik saldırganlık eylemi ile de karşılaşabilmektedir. Öğretmene yönelik sistematik biçimde İlçe Milli Eğitim Müdürü ve okul müdürü tarafından uygulanan mobbing davasında Danıştay’ın emsal bir kararı ile yerel mahkemenin manevi tazminat talebi reddi; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi, 1/b fıkrasına dayanarak bozulmuştur.
Ülkemiz yasal dayanaklarında eğitim çalışanlarına şiddet konusunda özel bir yasa bulunmamaktadır. Ancak geçtiğimiz günlerde sağlık çalışanlarına ve kadınlara dönük şiddet olaylarının önlenebilmesi için yasal düzenlemeler yapılmıştır. Benzer biçimde eğitim çalışanlarını bağlayıcı, eğitimcilere karşı şiddeti önleme konusunda caydırıcı yasa çalışmalarının geçtiğimiz yıllarda başlatıldığı da bilinmektedir. Bu yasa çalışmaları tüm paydaşların ortak katılımı ve sendikaların desteği ile hızlandırılmalı, gözden geçirilmeli ve yasa daha fazla geç olmadan çıkartılmalıdır.
Eğitim Çalışanlarına Yönelik Şiddetin Önlenmesi İle İlgili Öneriler:
- Kapsamlı şekilde hazırlanmış bir ‘eğitim çalışanlarına yönelik şiddet yasası’ çıkmalıdır.
- Öncelikle eğitim çalışanlarının birbirine yönelik saldırganlık örüntülü davranışları son bulmalıdır. Bu konuda MEB bünyesinde özellikle mobbinge karşı duyarlı olunmalı ve mobbing kurum içinde kişiler arasında kapatılan, yok sayılan, tehdit unsurları ile birlikte mağdurların katlanması, susması gereken bir konu olmaktan çıkmalı, bir insan hakları sorunu olduğu baştan kabul edilmelidir.
- Eğitim çalışanlarına yönelik işlenen suçlarda işyeri dokunulmazlığının ihlali göz önünde tutulmalıdır.
- Eğitim çalışanlarına dönük şiddet eylemlerinin basına yansıyış biçimleri gözden geçirilmelidir. Basına işlenen suçların tüm video kayıtları, fotoğrafları ve olayın detayları ile yansıması, suçları arttırıcı nitelik taşımaktadır.
- Eğitim çalışanlarına yönelik saldırganlık olaylarında tüm yönleri ile olayın konuşulması yerine sanıkların aldığı cezalar, düştüğü durumlar göz önüne serilmelidir.
- Mevcut yasalar kapsamında öğretmene yönelik şiddet olaylarında cezaların caydırıcı biçimde arttırılması gerekliliği de unutulmamalıdır.
Yasemin ŞENGÖR
Eğitim Gücü Sen Samsun/Çarşamba İlçe Temsilcisi