Öğretmen Atamalarında Mülakat Değil, Liyakat Esas Alınmalıdır!

Yıllardır kamu istihdamında mülakat uygulaması üzerinden siyasal-ideolojik yakınlık, sadakat ve yandaşlık ilişkilerine dayanan istihdam politikaları uygulanmaktadır. Kamu istihdamında liyakat yerine mülakat uygulamalarının öne çıkarılması ile birlikte yoğun siyasal kadrolaşma yaşandığına ilişkin sayısız örnek ortaya çıkmıştır.

Seçim öncesinde bizzat Cumhurbaşkanı tarafından “kamuda mülakat sınavlarının kaldırılacağı” seçim vaadi olarak açıklanmıştır. Ancak seçim sonrasında bu vaadin tam tersi uygulamaların devam ettirilmek istendiği anlaşılmaktadır.

Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin öğretmen atamalarında mülakat uygulamasına devam edileceğini “yüzde 50 KPSS puanı, yüzde 50 mülakat puanı” uygulamasına geçileceğini ve “ideolojik kayırma” yapılmayacağını iddia etmiştir. Öğretmen atamalarında liyakatten çok ‘torpil’ kelimesiyle aynı anlamda kullanılan mülakat konusunda ısrar edilmesi yeni mağduriyetlerin yaşanmasına neden olacaktır.

İlk uygulandığı andan itibaren tartışılan ve çok sayıda mağduriyet yaşanmasına neden olan mülakat sınavı ile sözleşmeli öğretmen alımında yaşanan haksızlıklar ve adaletsizlikler geçtiğimiz dönemde sürekli gündeme gelmiştir.

Geçtiğimiz yıllarda sözleşmeli öğretmenlik mülakat sınavında sorulan sorular üzerinden ortaya atılan iddialar, mülakat uygulamasının “ideolojik kayırma” ve “siyasi kadrolaşma” amacıyla nasıl kullanıldığını açıkça göstermektedir. Geçtiğimiz yıllarda sözleşmeli öğretmen alımında yapılan mülakat sonuçlarının açıklanmasının ardından yazılı sınavdan yüksek puan almasına rağmen çok sayıda öğretmenin düşük puan verilerek elendiği bilinmektedir. Mülakat sonucunda elenenler arasında kendi alanında doktora yapan ve KPSS’de birinci olanlar da bulunmaktadır.

Mülakat sınavına dayalı tüm uygulamaların ‘siyasal kadrolaşma’nın önünü açarak sayısız haksızlığa neden olduğu bilinmektedir. Sınava girenlerin aldıkları puanlara bakılmaksızın sınav komisyonlarının taraflı ve kasıtlı değerlendirmeleri sonucunda yazılı sınavda yüksek puan alanların kolaylıkla elenebildiği, düşük puan alanların atamasının yapılabildiği görülmüştür.

Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı olan eğitim kurumlarında öğretmenlik yapmak isteyen tüm adayların girdiği Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) kapsamında 20’yi aşkın ders bulunmaktadır. Bu bilgilerin edinilmesi uzun yıllar alırken 45 dakikalık mülakat ile öğretmenlerin yeterliliklerinin bilimsel ve objektif şekilde ölçülebilmesi mümkün değildir.

Kamuda pek çok alanda olduğu gibi, öğretmen atamalarında da sınavların sonucunu belirleyen, sınavı yapanların siyasal-ideolojik tutumları ve buna bağlı olarak oluşan öznel yargılarıdır. İçerik bakımından yargısal denetimi olanaksız kılan mülakat uygulaması torpile, kayırmacılığa en elverişli sınav biçimi olduğu için MEB tarafından ısrarla benimsenmektedir.

Eğitim sistemine yönelik olarak yapılmak istenen değişiklikler başta olmak üzere, MEB bünyesinde yapılan öğretmen atamaları ve sözlü sınavların şaibeli olduğu yönünde kamuoyunda yerleşik bir yargı oluşmuştur. Geçtiğimiz yıllarda öğretmen atamalarında yapılan mülakatlarda yüksek puan almasına rağmen düşük sözlü not verilerek elenenlerin durumu bu düşünceyi pekiştirmektedir.

Ölçme ve değerlendirme üzerine yapılan bilimsel çalışmalarda, ‘değerlendirmenin nesnelliği’ ile ‘puanlama güvenirliliği’ birlikte ele alınmaktadır. Bir sınavın güvenirliliği öncelikle, yanıtların değerlendirilmesindeki nesnelliğe bağlıdır. Nesnellik, sorulara verilen yanıtlara göre değerlendirmek demektir. MEB, öğretmen atamalarından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine kadar her alanda doğrudan ‘siyasal torpil’ uygulamasını çağrıştıran mülakat gibi taraflı yöntemleri değil; liyakati temel almalıdır. Öğrencilere dönük sınav uygulamaları üzerinde tartışmalar yürütülürken öğretmenlerin KPSS ve mülakat gibi sınavlara tabi tutulması eğitim fakültelerini de tartışmalı hale getirmektedir. Eğitim fakültelerinden mezun olabilmek öğretmenlik mesleğine girmek demektir. Stajyerlik dönemi bir bütün olarak yeterliliğinin kontrol edildiği ve eğitim desteği ihtiyacı olanların tespit edilerek eğitim desteği sunulduğu bir dönemdir. Öğretmenlik mesleği için bu süreç zaten işlerken ayrıca KPSS ve mülakat gibi uygulamalarda ısrar edilmesinin kadrolaşma hedefinden bağımsız düşünülemeyeceği gayet açıktır.

Kamu personelinin işe girme ve görevde yükselmelerinde tamamen taraflı bir uygulama olan ve doğrudan siyasal torpili ve kayırmacılığı çağrıştıran bütün uygulamalardan vazgeçilmeli, öğretmen ya da kamu görevlisi olma koşullarını taşıyan herkes cinsiyet, inanç farklılığı, etnik kimlik ya da siyasi görüş ayrımı yapılmadan ve sözleşmeli uygulamasına son verilerek kadrolu olarak istihdam edilmelidir.

Eğitim-Sen

İlk yorum yazan siz olun

UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

Öğretmen Haberleri