“…Şam`ı fethettikten sonra işten çıkardılar Hâlid`i
Cenevre`ye elçi olarak atadılar
Siyah fötür şapka giyiyor artık o
Sigara tüttürüyor, havyar yiyor, Fransızca homurdanıyor
Avrupalı sarışınlar arasında kâğıttan bir horoz gibi geziniyor
Hayret, nasıl da evcilleştirdiler bu Kureyşli komutanı
Kahramanlarımız işte böyle iğdiş ediliyor ey yavrum!
Endülüs işi paltosunu çaldılar Tarık`tan
Nişanlarını aldılar, çıkardılar ordudan
Güvenlik mahkemesine verdiler
Zafer suçundan yargıladılar
Zaferin sakıncalı bulunduğu bir zaman geldi yavrum…”
Ayaklarından Astılar Tarihi/ Nizar Kabbani
Celal Demirci, memur maaş zammı tartışmalarını değerlendirdi…
Ukraynalı Natali’nin kocası; milyonlarca memuru ve onların temsilcilerini aç gözlü davranmakla çok fazla zam istemekle ve utanmazlıkla suçladı. Gazeteci, doğruları eğip bükmez. Gazeteci, halkından yanadır. Emekten yanadır. Gazeteci, zengin sofralarının baş müdavimi; patronların menfaatlerinin savunucusu olursa ondan gazeteci olmaz. Olsa olsa Natali’nin kocası olur. Çünkü mesleki ehliyetinin bir hükmü kalmaz. Gazeteci, ekmek kavgası veren emekçinin karşısına dikilip ona çemkirmez. Emek mücadelesine tükürmenin utanmazlık olduğunu bilir. Gazeteci, yaşadığı ülkede dolarla maaş alan memur olmadığını bilir. Gazeteci, cüzdanın dibinde kimlik niyetine F tipi 1 dolar taşıyan 1 dolarlık adamları da bilir; geliri şaibeli adamların kirli parasından dolar cinsinden binlerce dolarlık maaş alan gazeteci meslektaşlarını da… Gazeteci, mesleğini yapmak yerine eğer sahibinin sesi, patronunun maşası olmaya soyunuyorsa; aynı zamanda ahlaktan, edepten, vicdandan da soyunduğunu; varlığını ve istikbalini sadece patronunun memnuniyetine borçlu olduğunu da bilir.
Gazeteci, yasal yollardan meşru bir şekilde ilerleyen açık bir mekanizmanın emekten yana evrilmesi endişesini taşımaz. Ama eğer gazeteci görünümlü bir tetikçiyse: Ahmet Taşgetiren’in Karar’da 24.01.2021’de "2009’dan 2021’e ne kaybedildi?" başlıklı yazısında değindiği: “O Mecanismo (Mekanizma), Yakında Netfilix’te Brezilya yapımı bir dizi izledim. 1987’den bu yana Brezilya’daki yolsuzluk mekanizmasını belgesel-polisiye tadında masaya yatıran bir dizi. Siyaset-İş dünyası-Yargı-Polis-Medya her şey var. Tanıdık roller görüyorsunuz. Sonunda şebeke-mekanizma her ne derseniz, dehşetli itiraflarla tabak gibi ortaya çıkıyor ve bu işleri mekanizma rahatlığında çok kolay yürüttüğünü sanan herkes bedelini ödüyor.” Dediği mekanizmada sözde medya mensubu olarak kendi rolünü ve diline pelesenk ettiği mekanizmanın nasıl bir metastaza dönüştüğünü görür. Eğer diziyi dikkatle izlerse medyaya yerleşen çıkar gruplarının kişisel menfaatleri için mesleklerini araçsallaştırarak nasıl alçalabildiklerini de görür.
Bertolt Brecht'in "Köpek Balıkları İnsan Olsaydı" başlıklı yazısına atıf da bulunacak olursak: Köpek balıkları insan olsaydı, bütün küçük balıkların eşit olması da son bulurdu. Küçük balıkların bazılarına genel yayın yönetmenliği verilir ve diğer küçük balıklara haddini bildirir; siz deli misiniz? Derdi. Çünkü böylece kendi payına daha iri lokmalar düşerdi.
Agrabah’ı Bombalayalım mı?
‘’Alaadin’in Lambası’’ adlı çizgi filmde geçen kasabanın ismidir, Agrabah. ABD’de sanki gerçek bir Agrabah Kasabası varmış ve ABD’nin güvenliği için bombalanması gerekiyormuş algısıyla Agrabah’ı bombalayalım mı? Sorusunun sorulduğu bir ankette; Cumhuriyetçilerin %30’u, Demokratların %19’u Agrabah’ı bombalayalım demiş.
Bu noktada süreç: Faili belli olmayan gizli özneli cümleler kullanarak işaret etme yöntemiyle rakibe vurma döneminden, açık açık isim verilerek operasyona girişilen iliştirilmiş gazeteciler dönemine evrildi.
Ne diyordu Kabbani:
Ayaklarından astılar tarihi
Sattılar atı
Beyaz örtüyü sattılar
Gecenin yıldızlarını sattılar
Ağaçların yapraklarını
Bedevîlerin gözlerindeki karalığı sattılar
Tuzağa düşürmeden önce çocuklarımızı düşürttüler
Tarihin doğum yapmasını önleyen haplar verdiler bize…
Celal Demirci