İki görüşün de haklılığı su götürmez bir gerçektir. Herkes kendi penceresinden dünyaya, olaylara bakıp gördüğünü, görmek ve duymak istediğini özlük terazisinde tartar ve kararını çıkan özgül ağırlığa göre verir.
Bütün siyasi parti, oluşum ve sivil toplum kuruluşu örgütlerine eşit mesafede olan ama bütün kamu çalışanlardan taraf olan bir sendikacı, vicdanen hür, gerçekçi, ilkesel bir duruş ve anlayışla; açık ve net söylüyorum: “Kamuda çalışma huzuru, barışı ve ücret dengesi bozulmuştur” Bu bozulma telafisi güç ve hatta imkânsız sonuçlar doğurmadan adalet, liyakat ve ehliyet ilkeleri doğrultusunda toplum nezdinde gerekli istişareler, çalıştaylar yapılmalı, siyasi düşünce, kişisel ikbal, menfaat düşünmeksizin temelli, kati ve sonsuza dek çözülmelidir
Kamu çalışanları arasında ben önemliyim sen değil, mesleğin ne ki onu herkes yapar, oturdukları yerden çok maaş alıyorlar, farkımız ne, aynı işi yapıyoruz, neden ben az alıyorum. Üniversite ise üniversite, fakülte ise fakülte, çok tatil yapıyorlar günün yarısını çalışıyor ama bizden çok alıyor, rotasyona tabiyim lojman yok, kira yardımı yok, o yok bu yok yoklar içinde dağ kadar sorumluluk taşırken tabiri caizse yan gelip yatanlar ile hiç sorumluluğu olmayanlardan neden düşük ücret alıyoruz? Neden, niçin, olur mu, uygun mu, hak mı adalet mi? benzeri yüzlerce soru ardında binlerce yorum ve haklı serzenişlere şahit oluyoruz.
Bu ülke ve insanı için çöp toplayıcının da, çiftçinin de inşaat işçisinin de öğretmen, hemşire, mühendis, savcı, hakim, doktor, memur hülasa bütün çalışanlar kıymetlidir ve çok değerlidir. Meslekleri icabı yaptıkları iş kutsaldır.
Son zamanlarda siyasi iktidar ve işbirlikçisi malum sendikalar sayesinde yapılan plansız, öngörüsüz uygulamalar, kamuda ücret, yani maaş dengesini bozmakla kalmayıp çalışanları birbirine düşürmüş hatta mesleki itibar kaybına uğradığını gören yaşayan çalışanlar motivasyon kaybına uğramış, psikolojik travma geçirmelerine sebep olmuştur. Aynı işi yapanlar neden farklı ücret alsınlar? Mesleki kariyer, yöneticilik pozisyonu, yüklenilen sorumluluk ve çalışma şartları dikkate alınmadan yapılan düzenlemeler yetmezmiş gibi üstüne yapılan yüzdelik oransal zamlar, aksak ayağı tam kırmış, kanayan yaraya tuz olmuştur.
Kamu çalışanları haklı olarak bu yapıdan şikayetçi ve muzdariptirler. Amir memurundan, işçisinden az kazanıyorsa, işin ehemmiyet ve önemi hiç kala alınmadan ücret politikası güdülüyorsa ve işbirlikçi sendikaların patronları sözde “KAZANIM” dedikleri üç beş ulüfeyi eller patlarcasına alkışllıyorsa kamuda kalıcı, etkin adil bölüşüm imkansızdır.
Bu seçim ve sonrası için beyanname, vaat ve manifesto açıklayan ‘yapacağız’ı ‘edeceğiz’i süslü laflarla donatan partilere, parti yetkili organlarına ve muktedirlere diyoruz ki: Vaat değil icraat istiyoruz. Söz değil eylem, beklentili umut değil gerçekçi çözümler istiyoruz.
Kamu personel rejiminde en alt basamağı olan “Yardımcı Hizmetler Sınıfı” ından başlayarak işçiyi işçiliği, mumuru memurluğu, çalışma koşulları, işin, çalışanın niteliği, öğrenim durumu kurumsal yapıyı bütüncül, kapsayıcı bir anlayışla A’dan Z’ye reform yapılmalıdır.
Çalışanın aktif, kurumsal süreçlere katılımcı olduğu, kendini değerli gördüğü ve hissettiği bir sistem acilen kurulmalıdır. Kamu yönetiminde katılımcı yönetim, adil, sorumlulukla örtüşen iş niteliği, güçlüğü ile orantılı tatminkar ücret, memura huzur olur. Memur moral bulur devlet ayağa kalkar.
Kamuda adil bir maaş skalası, bütün çalışanlara huzur getirecek bir düzenleme yapılması temennisi ile…
Rıdvan AY
Liyakat-Sen Genel Başkan Yardımcısı